ŞİMDİ SİZE NE DEMELİ - 2
(27 Ocak 2013)
Türkiye bu günlerde barış için ileri adımlar atmakta; ancak bazı çevreler geçmişten beri gördüğümüz gibi, barışı istememektedirler. Kendilerine göre gerekçeleri de olabilir. Ülkedeki her siyasi düşüncenin bu konuda değişik fikirleri de olabilir. Demokrat bir kafa tüm bu fikirleri ve gerekçeleri dinler ve gerekirse kendi düşüncelerini de karşı tez olarak anlatmaya çalışır. Ben de şimdi bu yazım da kendi düşüncelerimi anlatmaya çalışacağım.
Öncelikle, içinde sürüklendiğimiz
ve 35 yıldan beri devam eden bu kirli savaş neden başladı? Kamuoyunun bu
sorunun cevabını açık ve net olarak bilmesinde büyük yararlar vardır. Türkiye
Kürtlerinin sosyalist kanadı olan ve kendisini parti olarak PKK diye
adlandıran, Abdullah Öcalan’ın liderliğini yaptığı siyasi örgüt, Türkiye
Kürtlerinin sosyal, kültürel ve siyasi haklarının 1924 Anayasasından itibaren
gasp edildiğini, tabii vatandaşlık ve insan haklarından olan bu hakların
alınması için devlete karşı silahlı mücadele yapılması gerektiğini savunuyordu.
Bu yazımda yöntemin doğru veya yanlışlığına girmeyeceğim. Ancak, bu yöntemin
gerek ülkeye ve gerekse özellikle Türk ve Kürt halkına verdiği olağanüstü
kayıpları hep beraber yaşadık.
“Bu kayıplar umurumuzda değil,
bize ne” tarzı düşünenlere bir diyeceğim yok. Onlara biraz sonra bazı hususları
anlatmaya çalışacağım. Ancak 35 yıldır olanlar, bizlerin telafisi imkansız
kayıplar yaşamamıza neden oldu. Önce 90’lı ve sonra 2000’li yıllarda yapıcı
barış ve anlaşma girişimleri oldu ise de, barış her seferinde sudan bahanelerle
engellendi. Hatta engelleyemeyeceklerini anladıkları zaman da önemli figürler
yok edilerek başarı sağlandı. Temenni ederim ki bu sefer geçmişteki gibi
başarılı olamayacaklardır. Esasen, bu iktidar haklı taleplerin büyük kısmını
halletti. Ancak hala tamamlanması gereken eksiklikler var. Umarım daha fazla
vakit ve kan kaybetmeden tüm demokratik haklar gerçekleştirilir. Bu ülke ve
ülke insanları barışa kavuşur. O zaman biz de onları kahraman ilan eder ve
önlerinde saygı ile eğiliriz. İşte o zaman TÜRK-KÜRT kardeşliği bihakkın
gerçekleşir. Yoksa yalancıktan üvey kardeşe yapılan muamele tarzı kardeşlik
safsatasının zamanı artık geçti. Kardeşlik her zeminde, her yerde ve her
hususta eşitliğin var olmasını gerektirir.
Yoksa “TÜRK ulusu ile KÜRT
milliyeti eşit olamaz” gibi çarpık fikirlerin halen içimizde maalesef TBMM
çatısı altında terennüm edilmesi çok çok üzücüdür ve maalesef kendilerini
sosyal demokrat diye adlandıran gizli nasyonalistler tarafından savunulduğu da
bir gerçeğimizdir. Her zaman söylüyorum. MHP mensuplarına bir sözüm yoktur.
Onlar kendi ideolojilerinin gereğini açık bir şekilde yerine getiriyorlar.
Sahte sosyal demokratların kendilerinden daha uç söylemlerini de zevkle
alkışlıyorlar. Bundan tabii ne olabilir ki… İttihat ve Terakki’nin uzantıları
TBMM’ne sosyal demokrat kisvesi altında girmiş; nasyonalist fikirlerini bu
kisve altında salyası aka aka savunmakta; üstüne üstlük meşru müdafaa hakkını
kullanarak saldıracağını söylemektedir. Behey zavallı sosyal demokrat
bozuntusu! Bilmen gerekir ama herhalde bilmezlikten gelip kendini sosyal
demokrat olarak satmak istiyorsun: Sen nasyonal solcusun. Ve tabii eğer
solcuysan! “Atatürkçüyüm” falan da deme
sakın. Yakın tarihi bilen kişileri de aldatamazsın. Etrafında bir avuç senin
gibi düşünenlere ve sana tavsiyem iyi niyetli ve çalışkan Genel Başkanınıza
çelme takmamanızdır. Partinizden ayrılırsanız fazilet gösterirsiniz ama
sizlerden bunu beklemem.
Av. KEMAL BİNGÖLLÜ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder