BİZE DEMOKRASİCİLİK OYUNU OYNATIYORLAR
2011 Genel Seçimlerden önce
başlayıp halen devam eden ve Türkiye halklarını çok yakından ilgilendiren yeni
anayasa değişikliğinden söz edelim bu yazımızda. Daha doğrusu bir değişikliğin
değil, 12 Eylül Cunta Anayasasının kaldırılıp yepyeni demokratik bir anayasanın
artık yapılması ve yönetimin buna göre şekillendirilmesi, yeni çıkarılması
gereken kanunların yapılacak anayasaya göre tanzim ve kabul edilmesinin zamanının gelip geçmekte olduğu gerçeğini hepimiz
biliyoruz. Bu konuda T.B.M.M. Anayasa Komisyonu’nun uzun süredir çalıştığı da
bir gerçek. Meclis’de grubu bulunan siyasi partilerin hemen tamamı Anayasa Komisyonu’nda
kendi ideolojileri doğrultusunda anayasa maddeleri ile ilgili öneriler sunup
tartışmaya açıyorlar. Ancak takip ettiğimiz kadarıyla demokrasinin olmazsa
olmaz kurallarından sayılan temsil sisteminden bahseden hiçbir siyasi partiyi
henüz göremedik.
Bu konu biraz karmaşık gibi
görünse de aslında gayet net şekilde ele alınabilir. Nedir karmaşık olan?
Anayasa’ya göre yönetimde halkın adil bir şekilde temsil sistemi. Bu konuda
bilimsel analizlere girip kafa karıştırmaya, meseleyi daha anlaşılmaz hale
getirmeye gerek yoktur. Herkesin anlayacağı
bir anlatımla konuyu sunmak lazım.
Şimdi soruyorum, Meclis’de
halkımızı temsil etmek için görevlendirilen milletvekillerini seçilmelerinden
önce o seçim çevresinde seçmenlerden yüzde kaçı tanıyordu? Çoğunluğun tanıyıp
benimsediğini söylememiz inandırıcı değildir. Seçmenimiz sadece sempati
duydukları partilere ve de parti liderlerinin irade buyurdukları şahsiyetlere
oy vermektedirler. Hatta bu şahıslara değil, partinin gösterdiği isimleri
kapsayan oy pusulalarını götürüp sandığa atmaktadırlar. Seçmen bulunduğu
bölgede beğenip takdir ettiği ve kendisini mükemmel bir şekilde temsil ettiğine
inandığı şahıslara oy vermek şansına sahip değildir. O kendisine dayattırılan
hiç tanımadığı adaylara oy vermektedir. Bu sistemin demokrasi ile bir ilgisi
yoktur. Bunu önlemenin tek çaresi dar bölge sistemidir. Büyük şehirlerde 30-40
kişilik listelere, orta boy şehirler 10-15 kişilik listelerdeki adaylara oy
vermek ne kadar sağlıklıdır ve seçmen iradesini temsil etmektedir? Halkın
iradesinin bu kadar önemsenmediği, toplu milletvekilliği listeleriyle seçimlere
girilen bir batılı demokratik ülke mevcut değildir. Bakınız, seçim bölgeleri
daraltılıp 1 veya 2 milletvekilliğine dönüştürüldüğünde, her seçmen kendi
düşüncesine en yakın ve tanıdığı, güvendiği adaya ve onun isminin bulunduğu
siyasi partiye oyunu verecektir. Halk iradesinin bu şekilde daha sağlam
gerçekleşeceği şüphesizdir. Tabii ki bunun gerçekleşmesi için anayasa
değişikliği gerekmektedir.
Temsilin adil gerçekleşmesi için
anayasa değişikliği yeterli değildir. Kesin şekilde Seçim Kanunu’nun da aynı
maksatla bir değişiklik yapılmalı ve yeni anayasaya uygun şekilde, dar bölge
sistemine uygun bir seçim sistemi uygulaması getirilmelidir.
Çok önemli bir konu da siyasi
partiler yasasında yapılması gereken bir değişiklikle, parti liderlerine
tanınan milletvekilliği tayininin kesin şekilde önlenmesi için tedbir alınması gerekliliğidir.
Çok dar miktarda, %3-%5’i geçmemek kaydı olan bir kontenjan dışında, merkezden
aday gösterilmesinin de önüne geçilmelidir. Buradaki kontenjan da seçim bölgesi
olmayan, politik kişilik taşımamış değerli bazı bürokrat ve teknokratların
hizmetlerinden yararlanılmasının zaruretinden doğmaktadır. Parti liderleri bu
suretle eş veya dostlarına mecliste ulufe dağıtamayacaklardır.
Dar bölge ve buna uygun merkez
yoklamalı olmayan bir sistemde, tamamen partili seçmenlerin oyları ile aday
olan ve kendisine her yönden güvenilen adayların milletvekili seçilmesinden
sonra demokratik temsilin hak ve adalete uygunluğu görülecektir.
Bu arada hayati önem arz eden ve seçim sistemimizin temsilde
adalet prensibini yok sayan mevcut seçim barajının adaletsizliğini de unutmamak
lazım. Bizdeki %10 gibi hiçbir özgür ülkenin seçim kanununda olmayan ucube bir
baraj sistemi halen yürürlükte. Mevcut meclisteki siyasi partiler seçim
vaatlerinin aksine yıllardır 12 Eylül rejiminin Türkiye’nin başına bela ettiği
bu barajı kaldırmak gibi bir niyetlerinin olmadığı görülüyor. Bu onların
hesabına da geliyor. Seçimde hak etmedikleri kadar milletvekili çıkarıyorlar.
Bununla övünmek değil utanmak lazım. Süratle barajın kaldırılması ve hak eden
kişilerin mutlaka meclise girmesinin sağlanması gerekir.
Biz çocukken evlerde
arkadaşlarımızla evcilik oyunu oynardık. Evde, anne ve babalarımızdan
gördüğümüz davranışları oyunlarımıza uygulamaya çalışırdık. Bunda başarılı
olduğumuz nispette oyunlarımızın da güzel olduğunu düşünürdük. Hatta yeni bir
arkadaşımızın yeni uygulaması pek hoşumuza gitmezdi. Zira şimdiye kadar
gözlemlediklerimiz en güzel oyunu oynadığımızın ispatıydı. O zaman öyle görmüş,
öyle biliyorduk. Biz küçücük çocuklardık. Hiçbir pedagojik formasyonumuz yoktu.
Bize doğru dürüst daha geliştirici oyunlar öğretilmedi. Kendimiz oynadığımız
oyunlarla mutlu oluyorduk. Şimdi ülkenin sosyal mühendisleri de kimselere bir
şey öğretmiyorlar. Güzeli ve doğruyu söyleyenleri de tu kaka ediyorlar. Mevcut
düzen onlar için en iyisidir. Değiştirilmesi hatadır, düzenin devam etmesi
gerekir ki istedikleri gibi sahada at oynatabilsinler.
AV.KEMAL BİNGÖLLÜ
kemal.bingollu@gmail.com