2 Mart 2013 Cumartesi


HAK ARAYICILARI MI ? - TERÖRİSTLER Mİ?

(2MART 2013)

             PKK ile son günlerde yapılan BARIŞ SÜRECİ görüşmelerinde kamuoyunun bazı çevrelerinin art niyetli olmayan endişeleri var. Endişeleri olan kesimden söz ediyorum. Endişesi olmayıp BARIŞA tamamen karşı çıkan odaklara bir sözüm yok. Onlar etnik kimliğin (TÜRK kimliği ) dışında hiçbir çözüm kabul etmeyen radikal kesim. Kendileri bu yazımın dışında kalıyorlar. Bir başka yazıda onlarla tartışmaya açığım.
             
             Burada konu edeceğim husus başlıkta da belirttiğim gibi bugünlerde Barış için oturulup konuşulan ve yol haritasının çizilmesinin çalışıldığı taraflardır. Bir taraf belli, diğer tarafa gelince, yıllardır topluma terörist katiller diye benimsetilmeye çalışılan ve de büyük ölçüde benimsetilen bir silahlı örgüt. Yani PKK, onun temsilcileri ve 14 yıldan beri İmralı’da tutuklu bulunan liderleri Abdullah Öcalan.

             Bebek katili, İmralı canisi, devleti bölücü katil sürüleri v. s. diye adlandırılan ve en az 30 yılı aşkın süredir dağlarda silahlı mücadele veren bu örgüte artık (tamamen kendi düşüncemdir) HAK ARAYICILARI sıfatını kullanmak gerekir. Niçin hak arayıcılarıdırlar. Ne hakkı arıyorlar, diyebilen bir TC. vatandaşı zannediyorum ki artık yoktur. Yukarıda sözünü ettiğim radikal kesim, bunların dışında. Ben makul düşünebilen, ülke gerçeklerini gören, Anadolu’da  yaşayan insanların çok çeşitli etnik guruplardan oluştuğunu tespit eden,  bu ülkeyi bu halklarla birlikte kabul edip benimseyen kesime sesleniyorum.

              Geçen 30 yıllık kanlı süreçten kimsenin mutlu olduğu söylenemez. Bu sürede yalnız analar ağlamadı. Babalar da, kardeşler de, eşler de, evlatlar da, akrabalar da ve vicdan sahibi yurttaşlar da her ölümde ağladılar. Ağlamayanlara yine sözüm yok. Ancak lanet okuyabilirim. Süreç içinde bebekler de öldü. Bu fecaatin kasten yapıldığını nasıl söyleyebiliriz? Nasıl ki, CEYLAN kızın öldürülmesi gibi. Bunun gibi daha yüzlerce örnek verebilirim. Hakikatleri araştırma komisyonu kurulması önerileri ağırlıklı olarak bunlar içindir. Barış yapıldığında dahi, yapılacak araştırmalarda bu tür kasıtlı cinayetlerin suçluları bulunup cezalandırılmalıdır. Onlar hiçbir şekilde affı kabil olmayan, gerekçeleri de olamayacak olan, insanlık suçu işlemişler ve bunun cezasını da çekmek durumundadırlar. Bunları, 90 yılı aşkın süredir hakları gasp edilen, varlıkları inkar edilen ve asimile edilmek için ne gerekirse yapılan bir halkın mensupları ile karıştırmamak lazımdır. Bu halkın bir kesiminin eylem şeklinin doğru veya yanlışlığının tartışmasını yapabiliriz. Bana göre yapılan silahlı mücadelede kan döküleceği, masum insanların hayatlarını kayıp edeceği nedeniyle yapılmasının yanlış olacağı, düşüncesindeydim. Bazıları da bunun demokratik yöntemlerle olamayacağı, o yolla sürecin bir fayda sağlamayacağı, sistemin bunu engellediği, ancak silahlı direnişle sonuca varılabileceği görüşündeydiler. Yaşadığımız olaylar ve ileride tarih kimin haklı olduğuna karar verecektir.

             Şu hususa da dokunmadan geçmemek lazım.  Kamuoyu şunu iyi bilmeli ki, Türkiye Kürtleri, çok cüzi bir kesim istisna edilirse, ezici bir çoğunlukla, korkulduğu gibi, hiçbir şartta bölünmeden yana olmamıştır. Bazı çevrelerin bu konudaki endişelerinin yanlış olduğu Abdullah Öcalan’ın son BDP milletvekilleri ile yaptığı görüşme sırasındaki açık konuşması ile bir kere daha vuzuha kavuşmuştur. Bunun,  aksi ajitasyonlara itibar edilmeden,  gidilen yolun doğru bir yol olduğu, yola vicdan rahatlığı içinde devam edilmesi son şansımızdır.        

AVUKAT KEMAL BİNGÖLLÜ                                                                                                                                        kemal.bingollu@gmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder