9 Şubat 2013 Cumartesi


NE ZAMAN BARIŞ YAPACAKSINIZ?(10 Eylül 2012)






Uzun süreden beri yazmak istiyordum. Ancak insanlarımız nasıl olsa biran evvel akıllarını toparlar ve vahşete bir son verirler diye düşündüğümden hep erteledim. Fakat görülüyor ki toplum önderleri olduğunu söyleyen ve toplumda da bu konumları kabul edilmiş kişilerin akıl zafiyetlerinin devam ettiği, gittikçe inatlaştıkları, bunların böyle devam ederse barış falan yapmayı düşünmeyeceklerini gördüm.

Peki,ne olacak? Bu savaş hep devam mı edecek? Anadolu'da ki halklar (Türk milliyetçilerinin tabiri ile Türk milleti, Kürt milliyetçilerinin tabiri ile Kürt halkı)size bu yetkiyi verdi mi?.

Meselenin başından başlamak ve bu olanların nedenlerini anlatmak lazım.

Yüzlerce yıldır Anadolu topraklarında beraberce yaşayan bu insanlara ne oldu? Şimdi devlet ile bir kısım Kürtler neden birbirlerini öldürüyorlar?

Cumhuriyetin kuruluşundan bir süre sonra olagelen başkaldırılara gitmek uzun iş ve çok polemiklere yol açar. Devlet haklıydı, Kürt isyancılar haklıydı, demeyeceğim. Şimdilik o olayları yakın tarihimize gömelim. Esas bu güne gelelim, bugüne.

Siz elli yıldır doğru dürüst gülmeyen 73 yaşındaki bir adam düşünebiliyor musunuz? İşte bu adam (eğer sayarsanız) bu satırların yazarıdır. Nedenlerini yazıyı okuduktan sonra belki anlayabilirsiniz.

Kendini taraf olarak gören emir, talimat ve karar veren yetkililere sesleniyorum. İnançlı iseniz ALLAH'TAN KORKUN, değilseniz İNSANLIĞINIZDAN UTANIN!

İkinci Dünya Harbi sonrası, medeni dünya Faşist –Nazi zulmüne son vermiş, o tarihe kadar ve halen tespit edilebilen en gelişmiş devlet yönetimi sistemi olan DEMOKRASİYE geçmişti. Bunun tabii sonucu olarak ta az gelişmiş veya gelişmekte olan devletler de mümkün mertebe bu gelişmeye ayak uydurmaya çalışıyorlardı. Türkiye Cumhuriyeti Devleti de bunlardan birisiydi. Adına Demokrat Parti denilen parti bile kurulmuş ve kısa bir zaman içinde iktidar olmuştu. Tabii ki o tarihte Demokrasi kültürü çok zayıf olan bir toplumduk. Ancak yine de toplumun bazı kesimlerinin eşitlik ve adalet talepleri vardı ve bu talepler o kesimin aydınları tarafından yavaş yavaş dile getirilmeye başlamıştı.

Özellikle 1961 Anayasası'nın 12 Eylül Anayasası'na göre daha demokratik olması nedeniyle günün Kürt kökenli demokrat aydınları (ki bunlara vatan haini damgası derhal vuruldu) anayasanın eşitlik ilkesine göre Kürt toplumunun sosyal ve kültürel haklarının kabulü, tanzimi ve bunun hayata geçirilmesi taleplerine başvurdular. İşte o zaman Faşist beyinler tarafından kıyamet koparıldı. Türkiye'de yaşayan hiçbir Müslüman Türkten başka bir etnisiteden olamazdı. Hele "Kürt" denilen halk özbeöz Türktür, onlar kart kurt dağ Türkleridir. Bu inkar politikası yıllarca devam etti ve aksini savunanlarda hapishanelere ve maalesef mezarlıklara yollandılar.

İnkar politikası ne zamana kadar devam etti? Ne zaman ki Abdullah Öcalan liderliğinde bir kısım  Kürt silahlı eylem kararıyla vuruşmaya başlayınca ve bu hareket  Türk ve dünya kamuoyunca öğrenildiğinde bu kere resmi otorite inkarı terk ederek Kütler ve Türkler kardeştirler. "Bin yıldır beraber yaşıyoruz. Birbirimizden kız alıp verdik, akraba ve kardeş halkız", demeye başladılar ve bu deyişlerini halen en faşistleri bile sürdürüyor. Fevkalade ileri bir duruş sergilendiği görüldü .Şunu da belirteyim ki yazarında babası Kürt, anası Türk, eşi Kayı aşiretinden gelme TÜRK’tür. Çocuklarını varın siz sınıflandırın. Konuyu etnisiteye dayalı milliyetçilikle ele almak bana göre etik değildir.

Siyasi iktidarlar ülkenin bu birinci öneme haiz meselesini kendi dünya görüşlerine göre hallettiklerini sandılar. Kürtçe yayın yapan bir resmi TV kanalı, Kürtçe dil kursları serbestisi, Üniversitede Kürt Dili Ve Edebiyatı bölümü, Anadilde konuşma, özel yazışma ve şarkı söyleme serbestisi vs. izinlerle konuyu hallettiklerini söylüyorlar. Kısacası anadilde eğitim hakkı dışında kültürel haklarınız vardır ve kullanabilirsiniz, denilmektedir. Bu izinler benim için harika şeylerdir. 1960'lı yıllarda "Türkiye'de Kürtler de yaşıyor", dediğim için vatan bölücüsü, hain denilerek Koskoca Genel Kurmay Askeri Mahkemesi'nde TCK.125.maddeye göre idamla yargılanıp, paçamı bir yıl altı ay hapis cezası ile kurtaran bir kişi olarak mutlu olmam gerekir. Ama sonraları bizlerin düşündüğü gibi olmadı. Bizden sonra gelen nesil daha başka şeyler istemeye başladılar. Bu nedenle silahlı mücadeleye başlayacaklarını söylediler ve de başladılar. Uzun sürecek Demokratik mücadele yerine silahlı mücadele yolunun tercih edilmesi ve konunun karşılıklı kan dökülerek çözülmesi benimsenebilinecek bir yöntem olmadığı düşüncesi ile 70'li yıllarda liderlerine onlarla beraber olunamayacağını söylediğimi anımsıyorum. Bu o tarihte isteklerin haksız olduğu, bu nedenle katılmadığım anlamına gelmemelidir. T.C.Devleti'nin bölünmesi gibi yanlış ve halkımı felakete götürecek bir fikrin dışında demokratik talepler içeren her isteğin altına tereddütsüz imzamı atarım.

Şimdi gelelim esas konuya. Bu kirli savaşı nasıl ve ne zaman bitireceksiniz? Gözlerini kan bürümüş taraflara sesleniyorum. Halkınızın masum çocuklarının ölümleri üzerinden birlik ve beraberlik kuramazsınız.
 Sizler iki düşman devlet değilsiniz. Kurtuluş Savaşı'nda Anadolu halkı kaç şehit verdi? "Savaştan sonra hudutlarınızı tespit ettiniz ve içeride kalan halkına vatanı kurtardık, ölenler bizim şehitlerimiz", denildi. Bu kere tüm dağdakileri öldürüp sonra içeridekilere ne diyeceksiniz? "Sizin çocuklarınızı öldürdük. Kalın sağlıcakla" mı diyeceksiniz? Siz dağdakiler, yarın bir araya gelinirse, sizin öldürdüğünüz zavallı Anadolu çocuklarının ailelerinin yüzüne nasıl bakacaksınız? Size göre sizin gerillalarınız şehit oldu. O çocuklar ne oldu? İçinden çıkılamaz bir girdaba girmek üzereyiz. Bu iki taraflı katliama artık bir son verilmeli.
Devleti yönetenlere sözüm. Kürtler bizim kardeşlerimiz sözünü kullanmayın. Kürtler bu zihniyetinizle sizin ana bir baba ayrı üvey kardeşleriniz galiba. Üstelik ananın evlilik dışı çocukları. Sokağa atamıyorsunuz. Ana üzülecek diye. Kardeş hakkı vermiyorsunuz, mirasa ortak olacaklar diye. Evin bir köşesinde kalsın. Aileye marabalık yapsın. İşte sizin kardeşlik statünüz bu!
Dağa çıkıp kavga verenlere sözüm. Türk yönetimi size hakiki anlamda kardeş olduğunuzu söyleyip, eşitlikçi, adaletli ve demokrasininin tüm vecibelerini yerine getireceğini söylediğinde artık silah bırakın. Yetti artık. Kürt halkı da Türk halkı da bu kirli kavgadan bıktı.
ALLAH'TAN KORKUN

Av. Kemal Bingöllü


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder