NE ZAMAN BARIŞ YAPACAKSINIZ?(10 Eylül 2012)
Uzun süreden beri yazmak istiyordum. Ancak insanlarımız nasıl olsa biran evvel akıllarını toparlar ve vahşete bir son verirler diye düşündüğümden hep erteledim. Fakat görülüyor ki toplum önderleri olduğunu söyleyen ve toplumda da bu konumları kabul edilmiş kişilerin akıl zafiyetlerinin devam ettiği, gittikçe inatlaştıkları, bunların böyle devam ederse barış falan yapmayı düşünmeyeceklerini gördüm.
Peki,ne olacak? Bu savaş hep devam mı edecek? Anadolu'da ki
halklar (Türk milliyetçilerinin tabiri ile Türk milleti, Kürt milliyetçilerinin
tabiri ile Kürt halkı)size bu yetkiyi verdi mi?.
Meselenin başından başlamak ve bu olanların nedenlerini anlatmak lazım.
Yüzlerce yıldır Anadolu topraklarında beraberce yaşayan bu
insanlara ne oldu? Şimdi devlet ile bir kısım Kürtler neden birbirlerini
öldürüyorlar?
Cumhuriyetin kuruluşundan bir süre sonra olagelen
başkaldırılara gitmek uzun iş ve çok polemiklere yol açar. Devlet haklıydı, Kürt
isyancılar haklıydı, demeyeceğim. Şimdilik o olayları yakın tarihimize
gömelim. Esas bu güne gelelim, bugüne.
Siz elli yıldır doğru dürüst gülmeyen 73 yaşındaki bir adam
düşünebiliyor musunuz? İşte bu adam (eğer sayarsanız) bu satırların
yazarıdır. Nedenlerini yazıyı okuduktan sonra belki anlayabilirsiniz.
Kendini taraf olarak gören emir, talimat ve karar veren yetkililere sesleniyorum. İnançlı iseniz
ALLAH'TAN KORKUN, değilseniz İNSANLIĞINIZDAN UTANIN!
İkinci Dünya Harbi sonrası, medeni dünya Faşist –Nazi zulmüne
son vermiş, o tarihe kadar ve halen tespit edilebilen en gelişmiş devlet
yönetimi sistemi olan DEMOKRASİYE geçmişti. Bunun tabii sonucu olarak ta az
gelişmiş veya gelişmekte olan devletler de mümkün mertebe bu gelişmeye ayak
uydurmaya çalışıyorlardı. Türkiye Cumhuriyeti Devleti de bunlardan
birisiydi. Adına Demokrat Parti denilen parti bile kurulmuş ve kısa bir zaman
içinde iktidar olmuştu. Tabii ki o tarihte Demokrasi kültürü çok zayıf olan bir
toplumduk. Ancak yine de toplumun bazı kesimlerinin eşitlik ve adalet talepleri
vardı ve bu talepler o kesimin aydınları tarafından yavaş yavaş dile
getirilmeye başlamıştı.
Özellikle 1961 Anayasası'nın 12 Eylül Anayasası'na göre daha
demokratik olması nedeniyle günün Kürt kökenli demokrat aydınları (ki bunlara
vatan haini damgası derhal vuruldu) anayasanın eşitlik ilkesine göre Kürt
toplumunun sosyal ve kültürel haklarının kabulü, tanzimi ve bunun hayata
geçirilmesi taleplerine başvurdular. İşte o zaman Faşist beyinler tarafından
kıyamet koparıldı. Türkiye'de yaşayan hiçbir Müslüman Türkten başka bir
etnisiteden olamazdı. Hele "Kürt" denilen halk özbeöz Türktür, onlar kart kurt dağ
Türkleridir. Bu inkar politikası yıllarca devam etti ve aksini savunanlarda
hapishanelere ve maalesef mezarlıklara yollandılar.
İnkar politikası ne zamana kadar devam etti? Ne zaman ki
Abdullah Öcalan liderliğinde bir kısım
Kürt silahlı eylem kararıyla vuruşmaya başlayınca ve bu hareket Türk ve dünya kamuoyunca öğrenildiğinde bu
kere resmi otorite inkarı terk ederek Kütler ve Türkler kardeştirler. "Bin yıldır
beraber yaşıyoruz. Birbirimizden kız alıp verdik, akraba ve kardeş halkız", demeye
başladılar ve bu deyişlerini halen en faşistleri bile sürdürüyor. Fevkalade
ileri bir duruş sergilendiği görüldü .Şunu da belirteyim ki yazarında babası
Kürt, anası Türk, eşi Kayı aşiretinden
gelme TÜRK’tür. Çocuklarını varın siz sınıflandırın. Konuyu etnisiteye dayalı
milliyetçilikle ele almak bana göre etik değildir.
Siyasi iktidarlar ülkenin bu birinci öneme haiz meselesini kendi
dünya görüşlerine göre hallettiklerini sandılar. Kürtçe yayın yapan bir resmi
TV kanalı, Kürtçe dil kursları serbestisi, Üniversitede Kürt Dili Ve Edebiyatı
bölümü, Anadilde konuşma, özel yazışma ve şarkı söyleme serbestisi vs. izinlerle
konuyu hallettiklerini söylüyorlar. Kısacası anadilde eğitim hakkı dışında
kültürel haklarınız vardır ve kullanabilirsiniz, denilmektedir. Bu izinler benim
için harika şeylerdir. 1960'lı yıllarda "Türkiye'de Kürtler de yaşıyor", dediğim için
vatan bölücüsü, hain denilerek Koskoca Genel Kurmay Askeri Mahkemesi'nde
TCK.125.maddeye göre idamla yargılanıp, paçamı bir yıl altı ay hapis cezası ile
kurtaran bir kişi olarak mutlu olmam gerekir. Ama sonraları bizlerin düşündüğü
gibi olmadı. Bizden sonra gelen nesil daha başka şeyler istemeye başladılar. Bu
nedenle silahlı mücadeleye başlayacaklarını söylediler ve de başladılar. Uzun
sürecek Demokratik mücadele yerine silahlı mücadele yolunun tercih edilmesi ve
konunun karşılıklı kan dökülerek çözülmesi benimsenebilinecek bir yöntem
olmadığı düşüncesi ile 70'li yıllarda liderlerine onlarla beraber
olunamayacağını söylediğimi anımsıyorum. Bu o tarihte isteklerin haksız
olduğu, bu nedenle katılmadığım anlamına gelmemelidir. T.C.Devleti'nin bölünmesi
gibi yanlış ve halkımı felakete götürecek bir fikrin dışında demokratik
talepler içeren her isteğin altına tereddütsüz imzamı atarım.
Şimdi gelelim esas konuya. Bu kirli savaşı nasıl ve ne zaman
bitireceksiniz? Gözlerini kan bürümüş taraflara sesleniyorum. Halkınızın masum
çocuklarının ölümleri üzerinden birlik ve beraberlik kuramazsınız.
Sizler iki düşman devlet değilsiniz. Kurtuluş Savaşı'nda
Anadolu halkı kaç şehit verdi? "Savaştan sonra hudutlarınızı tespit ettiniz ve
içeride kalan halkına vatanı kurtardık, ölenler bizim şehitlerimiz", denildi. Bu
kere tüm dağdakileri öldürüp sonra içeridekilere ne diyeceksiniz? "Sizin
çocuklarınızı öldürdük. Kalın sağlıcakla" mı diyeceksiniz? Siz dağdakiler, yarın
bir araya gelinirse, sizin öldürdüğünüz zavallı Anadolu çocuklarının ailelerinin
yüzüne nasıl bakacaksınız? Size göre sizin gerillalarınız şehit oldu. O çocuklar
ne oldu? İçinden çıkılamaz bir girdaba girmek üzereyiz. Bu iki taraflı katliama
artık bir son verilmeli.
Devleti yönetenlere sözüm. Kürtler bizim kardeşlerimiz sözünü
kullanmayın. Kürtler bu zihniyetinizle sizin ana bir baba ayrı üvey
kardeşleriniz galiba. Üstelik ananın evlilik dışı çocukları. Sokağa
atamıyorsunuz. Ana üzülecek diye. Kardeş hakkı vermiyorsunuz, mirasa ortak
olacaklar diye. Evin bir köşesinde kalsın. Aileye marabalık yapsın. İşte sizin
kardeşlik statünüz bu!
Dağa çıkıp kavga verenlere sözüm. Türk yönetimi size hakiki anlamda kardeş olduğunuzu
söyleyip, eşitlikçi, adaletli ve demokrasininin tüm vecibelerini yerine
getireceğini söylediğinde artık silah bırakın. Yetti artık. Kürt halkı da Türk
halkı da bu kirli kavgadan bıktı.
ALLAH'TAN KORKUN
Av. Kemal Bingöllü
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder